“Gözlere gerek yok dostum. Görebiliyorum seni.”
Tetsi’nin yakın dostu Tetrus, bir gün ortadan kayboldu. İçinde yaşadıkları Alegori Okyanusu’nun derinlerinde, kapkaranlık bir mağarada mahsur kalmıştı. Pek çok balık oraya girmeye cesaret edemezdi. Peki bu durum, gözleri olmadan doğan Tetsi’yi durdurabilir miydi? Dostunu kurtarmak için hemen yola çıkacak, aydınlık dünyası karanlığa ışık olacaktı.
Bir ahtapotun yalnızlığı, balinanın şarkısı, mağaranın sessizliği ne renktir? İyiler bir araya gelince dünyayı hangi renklere boyar? Hepsi bu ışıl ışıl yolculukta…
İşte yol arkadaşlarımızdan bazıları: Spino, Herak, Kuçura, Platto, Megel… Bu isimler biraz tanıdık mı ne!
***
Tetsi gözleri olmayan bir balıktı, öyle doğmuştu. Okyanusun uçsuz bucaksız sularındaki milyonlarca canlıyı, taşı, çakılı, bitkiyi hiç görmemişti. Ancak onların renklerini öyle tarif ediyordu ki… Yepyeni anlamlar katıyordu hayata. Kum kokusu ya da anne balinanın şarkısı, onun için bir renkti örneğin. Karidesin kahkahası ve bir mağaranın sessizliği de… Kırmızı, mavi, yeşil değil; onun için dostluktu en parlak renk.
Derken bir gün, yakın dostu Tetrus’tan haber alamadı. Öğrendi ki Tetrus bir mağarada iplere dolanmış ve yaralanmıştı. Onu kurtarmak için belki de dünyanın en derin, en karanlık mağarasına girmek gerekiyordu. Diğer balıklar bu karanlıkta bir şey göremez, yolu bulamaz, oraya girmekten korkardı. Peki ya gözleri olmayan Tetsi, hep “kapkaranlık” dedikleri dünyada yaşayan Tetsi, karanlıktan neden korksun ki?
Tetsi o mağaraya girdi, mağarada ilerledikçe hayata dair yepyeni renkleri keşfetti. Ya arkadaşı? Acaba onu kurtarabildi mi?
Yazarımız Serhan Kansu yine derin sularda. Akıp gidecek felsefi bir yolculuk bu…