Şenay Seba yine kendine has üslubunu sırtlamış, çocukların korkularıyla sarmaş dolaş hallerine, girişimci ve çözüme koşan özgür ruhlarına bir günebakanın kırılganlığıyla yaklaşıyor. Köşesini bucağını seveceğimiz, satırları heyecandan uyuyamayan, ağaçlara tırmanıp meyvelere doyan bir kitap… Belki de yetişkinlerin, dallarında öğütler bulmayı umdukları bir kiraz ağacı… Ama unuttukları bir şey var: Çocuklar yalnızca kiraz istiyor! Evet, bildiğimiz kiraz, şöyle yaz tadında! İşte bu yüzden, çocuklarla birlikte meraklanan, ağaçlara tırmanan; insanın kalbine uzanan dalların ucundaki parlak, özlü, tadı damakta kalacak bir roman bu!
Emek verip sığındığımız limanlar eninde sonunda müjdeci gemilere göz kırpacaktır…
Can, yaz tatilini babaannesi ve dedesiyle geçirmek için yola koyulur. Ama yolculuğu sona erdiğinde kendini tuhaf bir kasabada bulur. Burada her şey, tam tersini düşündürmektedir. Örneğin, güneşe bakarken gece, geceye bakarken de gündüz akla gelir. Yalnızca bu mu? Can, kendisine sığınanları gizleyip kucaklayan bir ormanda, haşır huşur sesler, rüzgâra sinirlenen deniz, geleni geçeni gözetleyen devler ve karanlıktan korkan günebakanlarla öylece kalakalmıştır. Gerçi yalnız değildir, tüm okulun tuhaf bulduğu Melisa da tesadüfen oradadır, hiç çıkarmadığı şu güneş gözlükleriyle. Onun dikkat çeken hallerini, esrarengiz sandığını, tanık olacağımız cesur şarkılarını da unutmayalım. Görünen o ki Can’ın yaz tatili sıradan geçmeyecektir. Dünyanın öteki ucundan bile duyulacak bir hikâye ve Geceyi Yutan Çocuk da Melisa’nın sürprizlerinden bazılarıdır. Sizin için de bir tane var, yaklaşın: Bir çocuk geceyi nasıl yutar?